ana_sayfa
FAALİYETLER
Yazılı Soru Önergeleri
Genel Kurul Soruları
Kanun Teklifleri
Sözlü Soru Önergeleri
Makalelerim
Genel Kurul Konuşmaları
Yazılı S.Ö.(Cevaplanan)
Meclis Araştırma Önergeleri
Genel Kurul Konumalar > 330 sıra sayılı KOSGEB Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerinde konuşması
08.04.2009
330 sıra sayılı KOSGEB Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerinde konuşması

MHP GRUBU ADINA YILMAZ TANKUT (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 330 sıra sayılı KOSGEB Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ülkemizin içinde bulunduğu derin kriz ortamında ekonomik değer sağlayan, istihdam oluşturan, üretime katkı veren kurum ve işletmeleri gözeten yaklaşımları yapıcı muhalefet anlayışımız çerçevesinde her zaman ve zeminde destekleyerek katkı sağlamaya çalıştık. Bu manada, küçük ve orta büyüklükteki işletmelere destek sağlayıp sahip çıkacak bu ve benzer kanun tasarı ve tekliflerinin gündeme gelmesine de elbette ki olumlu bakmaktayız. Bu çerçevede, KOBİ şemsiyesi altında bulunan ve sadece sanayi dilimini kapsayan şirketlerden başka diğer sektörleri de içine alacak şekilde, belli büyüklük veya vasıflardaki hemen bütün işletmeleri de dikkate alan bu tasarıyı da komisyon görüşmeleri esnasında katkı sağlamaya çalışarak destekledik. Bu yeni kanun değişikliğiyle KOBİ çatısı altındaki yaklaşık 250 bin civarındaki sanayi işletmelerine diğer sektörlerde faaliyet gösteren işletmeler ve girişimciler de dâhil edilmiş bulunmaktadır. Bu şekliyle KOBİ şemsiyesi genişletilmiş ve bu çatı altındaki hedef kitle sayısı 1 milyon 900 bin civarına çıkmış bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlar, buraya kadar bizim açımızdan hiçbir sorun yoktur ve destek sağlanacak işletme yelpazesinin genişlemesi elbette ki önemlidir. Ancak bugüne kadar, diğer arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, 250 bin işletmeyi hedef kitlesinde tutan KOSGEB'in işlevi değiştirilmiş olsa bile, mevcut yapısıyla hedef kitlesinin sayısının bir anda yaklaşık 8 katına çıkması çok büyük sıkıntıları meydana getirmeyecek midir? Mevcut personel ve bütçesiyle bir anda 8 kat fazlalaşmış olan firma ve işletmelere nasıl hizmet götürülecektir? Şu an bile mevcut imalatçı firmalardan 15 binine hizmet götürülebilirken hedef kitlenin 8 kat artmasıyla orantılı olarak 15.000x8=120.000 işletme hangi yapı ve finansla desteklenebilecektir? KOSGEB'in mevcut personel yapısıyla hedeflenen yaklaşık 2 milyon işletmenin talebi hangi şart ve zeminlerde, objektif ölçülerde, hatasız ve tarafsız olarak değerlendirilebilecektir? Yoksa bu zamana kadar KOSGEB kendi personel ve altyapısı yeterli olduğu hâlde kendi kapasitesinin sekizde 1'i kadar mı KOBİ özelliğindeki işletmelere hizmet etmiştir? Böyle bir ifadenin bu zamana kadar samimi bir şekilde imalat sektörüne destek olmaya çalışan KOSGEB çalışanlarına ve kurumuna büyük bir haksızlık olacağını bizler elbette ki bilmekteyiz. Ancak iyi niyetli ve olumlu bir iş yapmak için söz konusu kanun tasarısının işlevini genişletirken, buna uygun bir şekilde KOSGEB'in personel ve bütçe yapısının da düzenlenmesi konusunun önemine buradan dikkat çekmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her ne kadar başta Sayın Başbakan olmak üzere bütün Hükûmet temsilcileri tarafından aylardan beri inkâr edilen, görmezlikten gelinen veya hafife alınan ancak son günlerde varlığı kabul edilen ekonomik kriz, ülkemizi çok derinden sarsmaya devam etmektedir. Hatayı kabul etmek ve yanlışı fark edip bu yanlıştan dönmek elbette ki bir erdemdir ancak biz hâlen bu derin krizin Hükûmet tarafından gerektiği şekilde görüldüğü ve izlendiği kanaatinde değiliz. Onun içindir ki hâlen alınması gereken önlemlerin yerine getirilmediğini de görmekteyiz. Bu sebeple ülkemiz ve milletimiz adına bunu üzüntü verici bir durum olarak değerlendirmekteyiz.

Bugün kamuoyunca AKP İktidarına yakınlığı ile bilinen Memur-Sen'in bile araştırmasına göre, ekonomik krizin etkilerinin iyice hissedilmeye başlandığı ve 4 kişilik bir ailenin açlık ve yoksulluk sınırının mart ayında artış gösterdiği belirtilmiştir. Bu araştırmaya göre, şubat ayında 4 kişilik bir ailenin 820 TL olan açlık sınırı 841 TL'ye çıkarken, 2.300 TL olan yoksulluk sınırı da 2.327 TL'ye yükselmiştir.

Her gün fabrikaların kapandığı, yüzlerce insanın işinden olduğu, ekmeğinden edildiği bir ortamda, başta Sayın Başbakan olmak üzere, Hükûmet temsilcilerinin hâlen işin vahametini kavramaktan uzak olmasını başka nasıl değerlendirebiliriz bilemiyoruz.

İşte, bu noktada da Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan'ın KOBİ'lere yönelik çabasını takdir etmekle birlikte, Hükûmetin altı buçuk yıldır uyguladığı ekonomi politikasını terk etmediği takdirde bu çabanın tek başına yeterli olabileceğini söyleyebilmek maalesef mümkün değildir.

Destekle ilgili hedef kitle içindeki KOBİ ölçeğindeki işletme sayısının 2 milyona yaklaştırılmasını olumlu bir gelişme olarak gördüğümüzü az önce ifade etmiştim. Ancak bu olumlu gelişmenin uygulanabilir olmasının önündeki en büyük engel, hiç şüphesiz, daha önce de belirttiğim gibi, kurumsal altyapının yetersiz olmasıdır. Ayrıca ekonomik krizin tetikleyicisi kabul edilen finansal sıkıntı ortamında daha önce 250 bin olan işletmeye yeterli mali desteği veremez iken, hedef kitle sayısı 2 milyona yaklaşan işletmeye ve girişimciye hangi ölçüde ne kadar yardımcı olunabilir, bunu da takdirlerinize sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, dolayısıyla bu tasarının gerçek anlamda faydalı olabilmesi ve söz konusu hedef kitleye hizmet sağlayabilmesi için kurumsal altyapı tedbirlerinden başka finansal kaynak altyapılarının da oluşturulması ve bütün bunlara yönelik önlemlerin de alınması gerekmektedir. Mevcut destek politikalarına rağmen her gün kapılarına kilit vuran KOBİ'lerin, ulaşılan yeni rakam ile eskisinden daha iyi şartlarda finansal destek alma imkânları da ne yazık ki olamayacaktır. Yaşanan derin kriz ortamında KOBİ'lere sağlanan destekler kızgın saca dökülen bir su damlası misali hızla buharlaşırken, sayısı artan KOBİ'lere verilecek desteklerin de dipsiz kuyuya atılan taştan belki de pek farkı olmayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP İktidarının nafile gayretlerle milletimizden gizlemeye çalıştığı, üretmeden tüketen, tüketerek borçlanan ve borçlarını da ne var ne yok satarak karşılamaya çalışan ekonomi politikaları neticesinde bugün çok vahim bir Türkiye tablosuyla maalesef karşı karşıya bulunmaktayız. Bu vahim tablo içerisinde geçtiğimiz ayın başı itibarıyla son altı ayda 19 bin şirket kapanmıştır. Türkiye'de geçtiğimiz eylül ayından mart ayına kadar 18.897 adet şirket ve kooperatif ile ticaret unvanlı iş yeri kapanmış ve en büyük darbeyi de ticaret hayatı yemiş, bunu inşaat ve imalat sektörleri izlemiştir.

Yine, Türkiye'nin pek çok bölgesinde olduğu gibi, seçim bölgem olan Adana'da da sanayi büyük bir çöküntüye uğramış ve büyük bir hızla kan kaybetmiştir. Adana krizi diğer illerimizden çok daha fazla yaşamış ve 16'sı son üç aylık dönemde olmak üzere geçtiğimiz yıl 42 tesis kapanmış veya üretimine ara vermiştir. Kayıt dışıyla birlikte Adana'da işsizlik yüzde 20'ye ulaşmış ve son bir buçuk yılda Mensa, Tekel ve Güney Sanayinin kapanması yüzünden binlerce insan işsiz kalmıştır. Bugün fabrikasını kapatmayanlar da alacaklılar ve bankalar başıma üşüşmesin diye işçilerine ücretsiz izin verip çalışıyormuş gibi gözükmektedirler.

Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesinde 2001 yılında yüzde 3,4 artış gösteren enerji tüketimi şimdi hızla gerilemektedir. Organize sanayi bölgesinde 2008 yılı sonu toplam enerji tüketiminde 2007 yılına göre yüzde 6,8 azalma görülmüştür. Ocak ayında ise enerjide yüzde 20, doğal gaz tüketiminde ise yüzde 37 düşüş meydana gelmiştir. Diğer taraftan, Türkiye genelinde yüzde 64 civarında olan kapasite kullanımı, sanayi kenti olan Adana'da yüzde 44,6 civarına kadar düşmüştür.

2008 Kasım ayında Adana'da yeni açılacak bir meyve suyu paketleme fabrikasının verdiği iş ilanına bir hafta içerisinde tam bin kişi başvurmuş, fabrika sahibi, işsiz üniversite mezunlarının fabrika içinde paspas dahi yapmaya razı olduğunu söylemiştir.

Netice olarak, değerli arkadaşlar, bu değerlendirmeler kapsamında, Hükûmetin bir an önce gerçekleri görmesinin lazım geldiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum. O gerçekler ki vatandaşımızı bir dilim ekmeğe muhtaç hâle düşürmüştür ve bu kesinlikle bir abartı değildir. Sizler de her gün televizyonlardan izliyorsunuz, görüyorsunuz, gazetelerden okuyorsunuz. Okula giden çocuğuna 25 kuruş dahi veremeyecek babalar döktükleri gözyaşı ile yüreklerimizi dağlamaktadırlar. Anneler tenceresine aş koyamamakta, her gün ocaklar sönmekte, yuvalar dağılmakta, takati kalmayan insanlarımız intihara yönelmektedir. Kredi kartı borcunu ödeyebilmek için komşularının çocuğunu kaçırıp fidye isteyenlerin, banka soygunu yapanların, cinnet geçirenlerin her geçen gün arttığı, toplumsal suçların pik yaptığı bir dönemi hep birlikte yaşamaktayız. İşte bütün bunlar Türkiye'nin gerçek yüzüdür ve milyonlarcadır. O milyonlarca yüz kendisini fark edecek birilerini aramaktadır. O milyonlarca yüz kendi bakanlarından ve Başbakanından hakaret değil merhamet ve ilgi beklemektedir.

Konuşmama son verirken, bu kanun tasarısının tek başına çözüm olamayacağını, esnafın, sanayicinin nefes almasını sağlayacak vergi ve prim indirimleri başta olmak üzere diğer önlemlerin önünü açacak yasal düzenlemelerin Hükûmet tarafından acilen gündeme alınarak uygulamaya konulmasının şart olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum ve başta kredi kartı borçları olmak üzere diğer kredi borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin vermiş olduğu kanun tekliflerinin acilen Meclis gündemine alınması gerektiğinin altını çiziyor, hepinize saygılar sunuyorum.
,